Haber / Putin ve Miloşeviç Arasındaki Fark Nedir? Yaklaşık 22 Yıl
14:49 10 May 2014

Kırım ile ilgili haberleri ve görüntüleri izlerken elimde olmadan deja vu hissine kapılıyorum. 1992 yılında Yugoslavya’nın dağılışını ve Bosna-Hersek’te savaşın başlamasını sanki yeniden yaşıyorum.

Rus propaganda makinesinin Kırım’daki kimliği belirsiz askerlerin duyarlı yurttaşların kendiliğinden oluşturduğu öz-savunma güçleri olduğu iddiası, Saraybosna’da Mart 1992’de benzer silahlı “öz-savunma” gruplarının barikatlar kurmasını hatırlatıyor.

Tıpkı Kırım’daki gibi bu askerlerin de rütbeleri yoktu. Ama yepyeni Kalaşnikov silahları, kusursuz iletişim ağları ve askeri disiplinleri vardı. O zaman Saraybosna’da bulunan herkes bu ürkütücü ve uğursuz benzerliği fark edecektir.

Vladimir Putin ve Slobodan Miloşeviç arasındaki fark nedir ? Yaklaşık 22 yıl.

İki gölgesi olan tek bir insan gibiler; yirmi yıllık farkla aynı çalışma yöntemi.

Miloşeviç bugün hayatta olsaydı herhalde Putin’i aşırmacılık suçlamasıyla dava ederdi.

Rusya Cumhurbaşkanı Kırım’daki silahlı kişileri etnik Ruslar’ın haklarını koruyan “gönüllüler” olarak tanımlıyor. 1990’lı yıllarda Miloşeviç Bosna-Hersek’teki benzer grupları tanımlamak için aynı kelimeyi kullanmış, etnik Sırpları koruduklarını iddia etmişti.

Putin Ukrayna’nın egemenliğine saygı duyulması gerektiğini söylerken, bir yandan da zayıflatmak için elinden geleni yapıyor. Benzer biçimde Miloşeviç de göstermelik olarak Bosna’nın toprak bütünlüğüne sahip çıkmış ama emrindeki kuvvetler genç devleti parçalamaya ve yok etmeye çalışmışlardı.

İki lider de davalarını kutsamak ve müdahaleyi meşrulaştırmak için dini kutsadılar. Rus medyası yakın zamanda gerçek dışı bir haber yaparak Kiev’deki Mağaralar Manastırı’nın tahrip edildiğini bildirdi. Benzer şekilde Sırp medyası da 1992 yılında yine gerçek dışı olarak Sırp kiliselerinin ve manastırlarının yıkıldığını iddia etmişti.

Putin Batı’yı sınıyor. Batı’nın mukabele edememesi için Avrupa ile ABD arasındaki çelişkilere güveniyor; tıpkı 22 yıl önce Miloşeviç’in yaptığı gibi.

Putin ve Miloşeviç arasındaki tüyler ürpertici benzerlik kullandıkları retorikten ibaret değil.

Kiev’deki göstericiler keskin nişancıların hedefi haline gelmesi, Saraybosna’daki göstericilere ateş açıldığı ve kentin kuşatılmaya başlandığı 6 Nisan 1992 gününü hatırlattı.

Keskin nişancıların ateşini haberleştiren Rus medyası sanki 20 yıl öncesinde Sırp meslektaşlarının yaptığını taklit ediyordu: Saraybosna’da olduğu gibi Kiev’de de yurttaşlar birbirine ateş ediyordu.

Rus medyası “mülteci krizi” diye bir iddia ortaya attı; güya 650.000 kişi sınırı aşarak Rusya’ya sığınmıştı. Bosna Savaşı başladığı zaman Sırp medyası da sınırı geçen mültecilerle ilgili alarm zilleri çaldırmıştı.

Her iki durumda da BM haberlerin yalan olduğunu ortaya çıkardı. Neyse ….

Nefret İçin Seferber Olmak

Hem Sırp hem Rus medyası iddialarına geçerlilik kazandırmak için sahte görüntüler kullandılar. Rus medyası yoğun trafiğe sahne olan Polonya-Ukrayna sınırına ait görüntüleri kullandı. Sırp medyası 1992 yılında mültecilerle ilgili gerçek görüntüleri kullandı – ama bunlar Miloşeviç’in kuvvetlerinden kaçan insanlara ait görüntülerdi.

Rus medyasının Kiev’deki yeni yönetimi “faşistler” ve ”anti-Semitler” olarak tanımlamak için kullandığı duygu yüklü dil de Sırbistan’ın Hırvatlar ve Boşnaklar için kullandığı “ustaşi”(İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerle işbirliği yapan Hırvat milis örgütü –ç.n.) ve “mücahitler” tanımlamalarını hatırlatıyor.

Savaşlar böyle başlar. Toplumlar nefret etmek için böyle harekete geçirilir. Sıradan yurttaşlar korku ve propagandaya maruz bırakılır. Sonunda diğer gruplara ve uluslara duyulan güven aşınır.

1992 yılında Sırplar Miloşeviç’in “toprak ele geçirerek ve kentleri fethederek” kuşatılmış uluslarını koruduğuna ve kurtardığına inandırılmıştı. Yakın zamanda yapılmış bir ankete göre de Rusya’da halkın çoğunluğu Kırım’daki Rusların kurtarıldığına inanıyor.

İnanmak soru sormaktan çok daha kolay.

Putin ve Miloşeviç’in iktidar yürüyüşlerinde de ürkütücü bir benzerlik var.

İkisi de başlangıçta seçilmedi. Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin Eylül 1999’da Putin’i başbakan yaparken aynı zamanda halefi ilan etti. Yeltsin birkaç ay sonra istifa edince Putin geçici cumhurbaşkanı oldu.

Miloşeviç’in siyasetteki yükselişi ise 1986 yılında Sırbistan Komünist Partisi başkanlığına atanmasıyla başladı.

Her iki lider başkanlık koltuğundaki ilk dönemlerinde etnik çatışmaları kışkırttılar: Miloşeviç ve Kosova; Putin ve Çeçenya.

İkisi de sıkıca denetlenen devlet medyası ile sahte muhalefet partilerinin bulunduğu yalancı demokrasiler kurdu. İkisi de meşruiyetini kitlesel, “kendiliğinden” mitinglere dayandırdı. İkisi de rakiplerinin taciz etmek için “yurtsever” gençlik örgütlerini kullandılar; Miloşeviç ve “genç Sosyalistler”, Putin ve “Naşi” örgütü.

Putin ve Miloşeviç kurumların zayıf, yolsuzluğun yaygın, hukukun üstünlüğünün eksik ve güvenlik güçlerinin aşırı güçlü olduğu toplumları yönettiler.

Putin ve Miloşeviç arasında su götürmez koşutluklar olsa da, akıbetleri birbirine benzemeyebilir.

Miloşeviç askeri macerlarına “sadece” 8 yıl devam edebildi.Sonra NATO bir araya gelerek 1999 yılında Kosova’da karşısına dikildi ve bir yıl sonra da halk ayaklanmasıyla devrildi.

Ancak Putin, Miloşeviç’in sahip olmadığı bir avantaja sahip. Sırbistan’ın aksine Rusya BM Güvenlik Konseyi üyesi önemli bir jeopolitik oyuncu, bir nükleer güç ve Avrupa’nın enerji tedarikçisidir.

Miloşeviç bu avantajlara sahip olmadan sekiz yıl boyunca komşularına sıkıntı vermeyi başardıysa Putin bunu kaç yıl yapabilecek.

 

Kaynak: http://www.rferl.org/content/whats-the-difference-between-putin-and-milosevic-about-22-years/25293610.html

Çeviri: Dr. Ömer Aytek Kurmel

Cherkessia.net, 7 Mayıs 2014

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar