Diktatörlük altında yaşamaya razı olsalar bile Putin Rusya’sı biz Çerkeslere çok soğuk davranıyor.

Erhan Hapae 04 March 2013
DÖNÜŞ NEDEN OLAMIYOR ( 2 )

Birinci yazı cazibe ile ilgiliydi. Dönüşün sürgünler nezdinde ki cazibesi.

 

Birde siyasi sıkıntılar var. Diktatörlük altında yaşamaya razı olsalar bile Putin Rusya’sı biz Çerkeslere çok soğuk davranıyor.

 

Abhazya’yı Gürcistan’a karşı (belki de Batıya karşı) elinde rehin tutuyor. Bu durum, savaş dönemindeki yardımların ve bağımsızlığı tanımanın bir karşılığı olsa gerek. Abhazya’nın diaspora  Adıgelerini neden vatandaş olarak kabul etmediğini sorup duran yada hiç olmasa Suriye savaş mağdurlarını kabul etmesi için 7000 imza toplayan iyi niyetli genç guruplar belki de boşuna uğraşıyor. Bu irade büyük bir ihtimalle  Abhazya’da değil, Rusya’da. Öyle bile olsa diaspora dâhil bütün Kuzey Kafkasyalılar, Abhazya konusunda Rusya’ya minnettar.

 

Diğer taraftan Çeçenya kırımının büyük suçu Putin’in omuzlarında.

 

Kuzey Kafkasya halklarına Putin’in küçük bir iyiliği var diyebiliriz böylece ve bir de çok büyük kötülüğü. Kendisi de farkında bunun, Çerkesler de. Bu rahatsız edici farkındalık, bazı Adıge seçim sandıklarından %120 oy almasına rağmen böyle.

 

Kısaca, aramız açık diyelim biraz.

 

Yeltsin, Kosova çatışmalarından etkilenen bir Adıge köyünü olduğu gibi topyekûn, Adriyatik limanlarından birine gönderdiği bir gemiyle aldırmıştı Adıgey’e. ‘1864 te Adıgey topraklarımız değildi ve bu nedenle, o zaman göçüp gidenler bizim yurttaşımız sayılmaz’ filan demeden. Putin ise Suriyeli iç savaş mağduru Çerkesler için aynen bu cümleyi kullandı.

 

Rusya coğrafyasında kış olimpiyatı yapılacak yüzlerce köşe vardır herhalde ama o Soçi’yi seçti. Burayı inadına mı seçti yoksa tesadüf mü bilmek mümkün değil elbet ama sanki birincisi ağır basıyor. Biraz da Çerkes-Abhaz muhalefetini bölmek için olabilir ki bunu başardı, hakkını yemeyelim. Ya da üstüne gidip oluşacak muhalefetin çapını mı ölçmek istiyor? Bunları bilmiyoruz ama Putin’in Kuzey Kafkasya’ya bakışı, İnönü’nün ( sadece tek o değil tabi ) Dersime bakışından farklı değil özet olarak.

 

Moskova holiganlarının Kafkasyalılara davranış biçimi, gücünü muhtemel ki Putin’in zihinsel dünyasından alıyor. ‘Kara götlü’ tabirini kullanıyorlar bizim için. Biz bu tarafta kendimize, beyaz ırkın nadide temsilcisi sıfatını biçmişken hem de. Asaletin nezaketin vs.

 

Bütün servetleri silahla gasp edilip sürülmüş Çerkeslerin, dördüncü nesil torunları için biçtiği izin belli. Her yıl 300 kişiyi ( 75 aile yaklaşık ) aşmayan bir kotayla geri dönebilirler deyip dalga geçiyor. O da bu gün için böyle, yarın otuza inebilir. Sürülen nüfusun bu günkü hali en az beş milyon oysa. ‘Göstermelik’ kavramının hakkını veriyor Allah için.

 

Sürgünlerin hevessizliği bir yana Rusya’nın ortaya koyduğu irade de ‘gelmeyin’ diyor.

 

Bundan birkaç yıl önce Kaberdey Cumhurbaşkanlığına verilen bir dilekçenin cevabı ortada. Bölge sübvanse ediliyor zaten, sizi kabul edecek durumumuz yok’. Altında da ilgili bakanın imzası var.

 

Biri gelmeyin diyor, diğerinin gitmeye hiç niyeti yok. Nasıl yapacağız da doğru bir siyaset çıkartacağız ortaya biz?

 

Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu, kendisini ziyaret eden Kaf-fed temsilcilerine; Türkler İstanbul’da ne yaptıysa bizde Çerkesya’da onu yaptık diyor epey bir gönlü rahat. Verdiği cevap çok zekice olduğu kadar, tehditkâr bir demogoji. Türkler çekilsin Taklamakan çölüne, bizde Volga-Don hattının kuzeyine çekiliriz mi demek istiyor? Yoksa Rumlar hele geri dönsün İstanbul’a bir, o zaman düşünürüz falan?

 

Bence sakıncası yok, Rumlar geri dönsün İstanbul’a ama Türkler Taklamakan Çölüne çekilirler mi geri, bilemiyorum.

 

Diyalog dediğimiz bu. Öyle mi?

 

Duygusallıktan uzak, soğukkanlı tespit ve değerlendirmelere ihtiyacımız var. Gerçeği söylemekten korkmanın bir faydası olduğunu sanmıyorum artık. Siyaset, gerçekler üzerine kurulursa bir ihtimal işe yarıyor, yoksa iflas ediyor bir zaman sonra.

 

Dert bu.

 

CARI.

Comments are closed.