Dünya’da Ulus-Devletlerin en çok uğraştıkları konuların başında anadil konusu geliyor. Türkiye de bu tartışmalardan uzak değil. Cumhuriyet ile başlayan Ulus–Devlet inşaa süreci birçok dilin yasaklanması ile sürdü. Okula başlayan öğrencilerin karşılaştığı problem, anadilleri ile eğitim dilinin farklı olması ve anadillerinin yasaklı olmasıydı. Bu dönemde okullarda uygulanan baskının yanısıra “Vatandaş Türkçe Konuş!” kampanyaları ile hayatında anadilinden başka dil bilmeyen insanlar etnik aidiyetleri ne olursa olsun dilsizliğe sürüklendi. Geleneksel yaşam alanları olan köylerde hiç olmazsa özel alanlarda yaşayabilen diller 1960’larda başlayan şehirleşme süreci ile kendisini Türkçe’nin hegemonyasına terk etmek zorunda kaldı.
Şehirleşme süreçlerini farklı koşullarda yaşayan Türkiye’deki halklardan Çerkesler’in de içinde bulunduğu bir kısım, ekonomik sebeplerle şehirlere akın ederken ülkenin doğusunda yaşayan Kürtler gördükleri baskı sonucu köylerini boşaltmak zorunda kaldılar. Her halükarda kente gelen nüfusun uzun vadede ve müdahale edilmediği takdirde dilini yaşatabilmesi mümkün değildi.
Çerkesler olarak derneklerde açtığımız amatör dil kursları ile dilin kaybolmasının önüne geçmeye çalışsak da başarılı olamadığımız bugün diapsoranın çok büyük bir kısmının anadilini konuşamamasıyla görünür halde. Burada bir virgül koyup bir eleştiri yapmak da gerekiyor. Anadilini çocuğa öğretmenin çocuğun eğitim hayatına zararlı olacağı konusundaki genel kabulü yıkacak akademik çalışmaların derneklerde yapılmamış olması bugün bizleri yeni bir sürece çok geriden dâhil ediyor.
Şehirleşen ve modernleşen hayatlarımızda amatör çabalarla anadillerimizi yaşatmaya çalışırken dünyada da Ulus-Devlet paradigması kabuk değiştiriyor. Türkiye de bu değişimi geriden takip eden ülkelerden. Özellikle son 10 yılda devletin dil öğrenimiyle ilgili küçük de olsa adımlar atmış olması Çerkesler için yeni bir umut olmuş durumda. Önce haftada bir saat ile ve yaşayan diller gibi anlamsız isimlerle başlayan anadillerin görünür olma serüveni TRT Şeş yayını ile yeni bir evreye girmiş durumda. Bunların yanında açılabilen özel kurslar ve televizyonlar siyasallaşma süreçlerini büyük ölçüde tamamlamış Kürt halkı için bir araç olsa da bu konuda oldukça geri bir aşamada olan Çerkesler için şimdilik uzak hedefler gibi duruyor. Bu konuda devletin değişim hızının bizden önce olduğunu söyleyebiliriz. Bu sene açılan ve 5. Sınıflarda seçmeli ders olarak anadillerin öğretilmesi imkânı oldukça hazırlıksız yakalandığımız bir sürecin daha resmini çizdi bizler için.
İşin gelip düğümlendiği nokta anadilin öğretilmesi. Guşıps bu ayki dosya konusunu anadil eğitimine ayırarak dünyada ve Türkiye’de uygulanan farklı metotları incelemeye çalışırken diaspora kurumlarının yaptığı çalışmalarıda irdelemeyi hedefledi.
Çerkes diasporası tarafından çok gündem edilmeyen çift dilli ve çok dilli eğitim konusunu bu konuda çalışmaları bilinen Mehmet Şerif Derince ile konuştuk.
Yine Eğitim- Sen tarafından hazırlanan “Anadilin Önemi ve Anadilinde Eğitim” raporu bu konuda diaspora olarak üzerinde düşünmemiz gereken çok şey olduğunu gösteriyor bizlere.
Kafkas Dernekleri Federasyonu Anadil komisyonundan kendisi de bir eğitimci olan Sinemis Vatanartıran ile Kaffed’in bu konudaki çalışmalarının yanı sıra Dil edinimi ve iletişimsel metot konusunda da oldukça doyurucu bir söyleşi gerçekleştirdik. Diasporadaki çalışmalara eleştirel bir gözle bakan Vatanartıran 5. sınıflar için hazırladıkları müfredat konusunda da bilgiler verdi bize.
ÇHİ sözcülerinden Kenan Kaplan ile anadil talebini gündeme getirmek için gerçekleştirdikleri anadil eylemleri ve bu konuda yaptıkları çalışmaları konu edinen söyleşimizde yine ÇHİ‘nin talepleri arasında olan 24 saat yayın yapan Çerkesce TV konusunu da gündeme getirdik.
Ali İhsan Tarı kişisel çabalarını Diaspora’nın ilk ihtisas derneğini kurarak kurumsallaştırmış bir dil gönüllüsü. Kendisiyle daha önce danef.net’te başladığı çalışmalarını, hazırladıkları yeni Adigece alfabeyi, online dil kurslarını ve bilgisayar tabanlı çalışmalarını konuştuk.
Bu ayki dosyamızda Sibel Özbudun’un iki makalesini de sizlerle paylaşıyoruz. “Milliyetçilikler cenderesinden kurtulabilmek” adlı makalede Milliyetçi bakış açılarının dil politikaları eleştirilirken, “Dilsel Çeşitlilik” adlı Makalesi Kapitalizm’in dil konusundaki politiklarına eleştirileri içeriyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nde 4 dönemdir devam eden Kabardeyce dersleri ile ilgili ise dersin hocası İlhan Aydemir ile görüşerek Üniversitedeki süreci sizlere sunmaya çalıştık.
Bu sene hükümet tarafından yapılan yasal değişiklik ile açılan seçmeli derslerden biri Düzce’de birisi de Turhal’da Adigece olarak açıldı. Turhal Dernek Başkanı Hakan Alparslan ile Turhal‘da ki durumu konuşurken Düzce Dernek Başkanı Murat Caymaz ile hem seçmeli derse giden süreci hemde Düzce Üniversitesi’nde açılan Kafkas Dilleri ve Edebiyatı Bölümünü konuştuk.
Diaspora’da mevcut durumu ve anadil öğrenimi konusunda yeni perspektifleri sunmaya çalıştığımız bu dosya ile özellikle çiftdilli eğitim konusunu gündeme getirmeye çalıştık. Bu konuda akademik çalışmaların diaspora için eksikliği ise halen önümüzde bir sorun olarak duruyor.